Şifrenizi mi Unuttunuz?
Hesabınıza yeniden girebilmeniz için e-mail adresinize yeni şifrenizi göndereceğiz.
HIZLI MENÜ
Kars'ta Kültür

Kars ili, kültürel yönden köklü temeller ve güçlü bir geçmişe sahiptir. M.Ö. 9000 yılına kadar uzanan tarihi geçmişi olan bu topraklar üzerinde birçok uygarlık ve medeniyet yaşamlarını sürdürmüştür. Bu köklü geçmişin izleri günümüze kadar yansıaktadır. Anadolu’ya açılan kapı özelliğini taşıması ile Saka-İskit devrinden günümüze kadar bir kültür mozaiğine sahiptir.

Zengin bir kültüre sahip olan Kars’ta halk hikâyeciliği, maniler, türküler ve dengbejler önemli kültürel değerlerdir. Bu zenginlik Kars’ın eski bir yerleşme merkezi olması, çeşitli kavimlerin çeşitli zamanlarda bu bölgede yaşamasından kaynaklanmaktadır. Bugün, Kars’ta derlenmiş olan halk edebiyatı verileri dışında; derlenmiş orijinal gelenek, görenek ve kıyafetler de vardır.

Kars, çeşitli etnik gruplarını ve mezhepleri barındıran zengin ve renkli bir kültüre sahiptir. Kars'ın toplumsal yapısı çeşitli etnik gruplarının kültürel gelenekleriyle harmanlanmıştır. Bu özelliğiyle de etkileyici bir kent durumundadır. Çok-kültürlülük sayesinde yörenin zengin bir folkloru ve şive ağız özellikleri bulunmaktadır. Kars'ın nüfusunu Türk Halkları (Azeriler, Türkler, Terekemeler)  ve Kürtler oluşturmaktadır. Aynı zamanda çok az sayıda da olsa Çok az sayıdaki Rus Malakanlar ve Almanlar’ da bulunmaktadır.

Gelenekler

Halk oyunları

Kars’ta halk oyunları başta davul-zurna olmak üzere; saz, balaban, tar, tulum, tütek, garmon, akordeon ve klarnet eşliğinde oynanır. Bu çeşitlilik yöredeki çeşitli etnik yapıların çok olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin Azeriler, barlarında akordeonla eğlenirken, Kürtler halay çekerken davul zurna ile eğlenirler.

Kars’ta yüzün üzerinde oyun sergilenir. En yaygın olan halk oyunları; alaca barı, sarhoş barı (hızlı), üçayak, çepki (hızlı ve estetik) ve bagidir. Bu oyunlarda küçük parmaklar birbirine takıla­rak el ele tutuşulur. Oyunun gerekleri­ne göre eller omuzlara konabilir, kollar gerilebilir, kol kola girilebilir. Bu oyunlardan en dikkat çekici olanı ise Kafkas danslarıdır. Bu dansları yapanlar Kafkasya yöresine uygun kıyafetler giyerler. Halay ve dansın yanı sıra Azeri Oyunları diye bilinen oldukça hareketli bir tür de yörede birçok insan tarafından ilgiyle oynanır.

Kars’ın Aşık Atışmaları: Söz Sanatının ve Halk Kültürünün En Güzel Yansıması

Kars, Türkiye'nin en zengin halk kültürlerinden birine sahip şehirlerinden biridir. Bu kültürel zenginliğin en önemli unsurlarından biri de Aşık Atışmalarıdır. Karsta gerçekleşen Aşık Atışmaları, halk edebiyatının sözlü geleneğini yaşatan, dilin ve şiirin ustalıkla buluştuğu etkileyici bir sanattır.

Aşık Atışmaları, usta aşıkların doğaçlama söyledikleri şiirlerle birbirleriyle sözlü düelloya girdikleri bir sanat dalıdır. Bu atışmalarda aşıklar, birbirlerine hem sözle hem de sazla yanıt verir, dilin gücünü ve zekânın inceliğini ortaya koyar. Kars’ın tarihinde ve kültüründe derin kök salmış bu gelenek hem yerel halk hem de ziyaretçiler için büyük bir ilgi odağıdır.

Karsta düzenlenen Aşık Atışmaları, özellikle kış aylarında kapalı mekanlarda, yaz aylarında ise açık alanlarda gerçekleştirilir. Bu etkinlikler, şehirdeki kahvehanelerde, köy meydanlarında ya da özel festivallerde hayat bulur. Atışmalar, genellikle iki aşığın karşılıklı olarak birbirlerine yönelttikleri sorular, nükteler ve hicivlerle zenginleşir, izleyicilere hem keyifli hem de düşündürücü anlar yaşatır.

Aşık Atışmaları, Kars’ın halk kültürünü canlı tutmanın yanı sıra, genç nesillerin bu kadim geleneği öğrenmesi ve sürdürmesi için de büyük önem taşır. Aşıklar, sazlarının tınısı eşliğinde Kars’ın doğal güzelliklerini, toplumsal meseleleri, aşkı ve hayatın farklı yönlerini ustalıkla işler. Ziyaretçiler, bu eşsiz performansları izleyerek hem Kars’ın kültürel zenginliğini yakından tanıma fırsatı bulur, hem de halkın duygu dünyasını keşfeder.

Karsa yapacağınız ziyaret sırasında Aşık Atışmaları’na tanıklık etmek, bu şehrin derin kültürel köklerine yapacağınız bir yolculuk olacaktır. Söz sanatının ve halk edebiyatının bu nadide örneğini yerinde izlemek, Kars’ın eşsiz atmosferini hissetmek ve bu geleneğin bir parçası olmak için mutlaka bir Aşık Atışmasına katılın. Kars’ın büyülü kültürel dünyasında kaybolmak ve bu unutulmaz deneyimi yaşamak için doğru yerdesiniz.

Sarıkamış Şehitlerini Anma Etkinliği: Vatan Sevgisinin Unutulmaz İzleri

Her yılın Ocak ayında Kars’ın Sarıkamış ilçesinde gerçekleştirilen Sarıkamış Şehitlerini Anma Etkinliği, Türk milletinin tarihine altın harflerle yazılmış bir kahramanlık destanını yeniden canlandırmaktadır. 1. Dünya Savaşı’nın 1914-1915 kışında Sarıkamış Harekatı'nda vatan uğruna canlarını feda eden on binlerce Mehmetçik, bu etkinliklerle büyük bir minnet ve saygıyla anılmaktadır.

Sarıkamış, soğuk kış günlerinde sadece karla kaplı dağlarıyla değil, aynı zamanda milletimizin kahraman evlatlarına duyduğu derin bağlılıkla da dikkat çeker. Ziyaretçiler, her yıl düzenlenen bu anlamlı etkinlikte, şehitlerimizin hatırasını yaşatmak ve onların fedakarlıklarını yüreklerinde hissetmek için Sarıkamış’ın zorlu doğasında bir araya gelir.

Anma etkinlikleri, şehitlerimizin geçtiği yollarda yapılan yürüyüşle başlar. Katılımcılar, Sarıkamış’ın buz kesen dağlarında, Mehmetçiğin yaşadığı zorlu koşulları adım adım deneyimleyerek, onların gösterdiği büyük cesareti ve vatan sevgisini derinden hisseder. Bu yürüyüş, sadece bir anma değil, aynı zamanda şehitlerimizin anısını yaşatmanın ve bu büyük mirası gelecek nesillere aktarmanın ifadesidir.

Etkinlik boyunca yapılan törenler, Kuran-ı Kerim tilaveti ve dualarla devam eder. Katılımcılar, ellerinde Türk bayraklarıyla bu anlamlı günde bir araya gelerek, milletimizin birlik ve beraberlik içinde nasıl kenetlendiğini gözler önüne serer. Konuşmalar, Sarıkamış Şehitlerinin Türk milletinin onuru ve gururu olduğunu vurgular, onların hatırasını yaşatmanın ne kadar önemli olduğuna dikkat çeker.

Sarıkamış Şehitlerini Anma Etkinliği, ziyaretçilere unutulmaz bir manevî deneyim sunar. Kars’ın sert kış koşullarında ve Sarıkamış’ın büyüleyici doğasında düzenlenen bu etkinlik, şehitlerimizin bıraktığı kutsal mirası yüreklerde yeniden canlandırır. Bu anlamlı gün, vatan sevgisinin ve fedakarlığın ne kadar büyük bir değer olduğunu hatırlatır.

Kars’ı ziyaret ederken, Sarıkamış Şehitlerini Anma Etkinliğine katılarak bu derin manevi atmosferi yaşama fırsatını kaçırmayın. Sarıkamış’ta yapılan bu etkinlik hem tarihin izlerini takip etmek hem de milletimizin kahramanlık destanını yürekten hissetmek için eşsiz bir fırsat sunmaktadır.

10 Muharrem Aşura Günü

10 Muharrem Aşura Günü, Karsta da derin bir hüzün ve manevî atmosferle anılan, geçmişten günümüze süregelen geleneğin önemli bir parçasıdır. Muharrem ayı, İslâm dünyası için büyük bir öneme sahip olup, bu ayın 10. günü olan Aşura Günü, Peygamber Efendimizin sevgili torunu Hz. Hüseyin ve onunla birlikte Ehlibeytten olan birçok masum Müslümanın Kerbelada şehit edilmesiyle derin bir acının simgesi haline gelmiştir. Kars halkı, bu büyük acıyı her yıl derin bir saygıyla anarak, Kerbela Olayının bıraktığı tarihi ibret vesikasını ve taşıdığı büyük dersleri gelecek nesillere aktarmak için yoğun çaba sarf eder.

Kerbela Olayı, Muharrem ayının 10. günü gerçekleşen ve tüm Müslümanların ortak hafızasında derin izler bırakan, zor bir imtihanın, haksızlık karşısında direnmenin ve adalet arayışının en çarpıcı sembollerinden biridir. Asırlardır dinmeyen bu büyük acı, sadece geçmişte kalmış bir olay değil, aynı zamanda günümüze ışık tutan, Müslümanlar için ağır bir ders ve ibret vesikasıdır. Kars halkı, her yıl düzenlenen anma etkinliklerinde, Hz. Hüseyinin şahsında tüm Kerbela şehitlerini anarken, Kerbela’nın manevi anlamını derinlemesine düşünür, bu büyük olaydan alınması gereken dersleri bir kez daha idrak eder.

Muharrem ayı boyunca Karsta süren etkinlikler, kentte manevi bir atmosfer oluşturur. Bu etkinlikler, Kars’ın kadim İslâm kültürünün derin köklerini bir kez daha gün yüzüne çıkarır. Kerbela Olayı’nın anısına düzenlenen programlar, kentte yaşayan herkesin kalbinde derin bir yankı uyandırır. Özellikle Aşura Günü’nde camilerde düzenlenen mevlitler, okunan Kuran-ı Kerim tilaveti ve edilen dualar, Hz. Hüseyinin zulme karşı onurlu duruşunu ve adalet mücadelesini bir kez daha hatırlatır. Kars halkı, bu vesileyle hem toplumsal hem de bireysel olarak bu değerlere ne kadar sıkı sıkıya bağlı olduğunu yeniden ifade eder.

Bu manevi ortamda Hz. Hüseyini sevmek, onun uğruna can verdiği adalet, doğruluk ve insanlık değerlerini sahiplenmeyi gerektirir. Kars halkı, Hz. Hüseyinin asırlara miras kalan bu asil duruşunu ve mücadelesini anarken, Kerbela ruhunu yaşatmanın bilinciyle hareket eder. Her yıl düzenlenen anma törenleri ve etkinliklerle Kars, Kerbela Olayından alınan tarih derslerini ve bu acı mirasın taşıdığı büyük anlamı yaşatmaya devam eder.

Dengbejlik geleneği

Âşıklar geleneğinin yanı sıra özellikle köylerde dengbej geleneği de devam ettirilmektedir. Dengbej, Kürtçe bir kelime olup Türkçe karşılığı yoktur. Dengbej kelimesinin anlamı sözü sözle aktarma anlamına gelmektedir. Deng, ses ve bêj söyle, aktar anlamındadır. Herhangi bir çalgıya ihtiyaç duyulmadan bir melodi ritmi yardımıyla insanlara geçmişte yaşanmış olaylar özellikle de birbirine kavuşamayan âşıklar anlatılır. Baştanbaşa doğayı, gülü-çiçeği, konuşmayı-sohbeti, insanların içinde kalmış söyleyecekleri, acı-tatlı, hikâyeleri, gizli sevdaları, kavgaları-ihanetleri, yiğitlik-kahramanlıkları vs. Kürtlerin yaşamlarını her yönü ile kilamlarında çok açık-berrak ve büyük bir özenle dile getirmişlerdir. Dengbêjler, doğanın, ovaların-yaylaların, özelliklerini, güzelliklerini, bazen yârin gerdanında işlemişlerdir.

Eskimo Usulü Balık Tutma

Kış mevsimi Çıldır Gölü'nde adeta bir doğa harikasına dönüşür. Sıcaklıkların -15°C'ye kadar düştüğü bu dönemde göl, kalınlığı 80 santimetreyi bulan bir buz tabakasıyla kaplanır. Bu doğa olayının büyüleyici atmosferi, ziyaretçilere 'Eskimo usulü' balık tutma deneyimi sunar. Gölün yüzeyinde oluşan bu kalın buz tabakası, doğal bir sahne gibi, macera arayanları kendine çeker.

Çıldır Gölü'nde balık avı, nesillerdir süregelen bir gelenektir. Yerel balıkçılar, soğuk kış günlerinde ellerine aldıkları kazma ve küreklerle buz tabakasını özenle kırar, ardından açtıkları deliklerden ağlarını gölün derin sularına bırakır. Bu süreç hem kol gücü hem de ustalık gerektirir. Ancak sonunda elde edilen ödül, bu çabanın çok ötesindedir. Gölün berrak sularında yakalanan balıklar, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda soğuk ortamda hayatta kalma mücadelesi veren canlılar olarak da büyük bir değer taşır.

Çıldır Gölü'nün zengin sualtı dünyası, balıkçılık tutkunları için gerçek bir cennet sunar. Gölün soğuk sularında “Göl Alası”, “Dağ Alası” ve “Kültür Alası” gibi farklı alabalık türleri yaşamaktadır. Ayrıca, Aynalı Sazan, Karabalık, Şafak Balığı, Kırmızı Kanat (Dımışka), Tahta Balığı, Bıyıklı Balık (Mirza) ve Gümüş Balığı gibi sazan türleri de bol miktarda bulunur. Bu zenginlik, Çıldır Gölü'nü sadece balık avı için değil, aynı zamanda doğa fotoğrafçılığı ve gözlemciliği için de bir cazibe merkezi haline getirir.

Çıldır Gölü'nde gerçekleştirilen balık avı sadece bir spor değil, aynı zamanda bölge kültürünün bir parçasıdır. Balıkçılar, bu zorlu koşullarda, doğa ile uyum içinde yaşamanın ve onun sunduğu nimetlerden faydalanmanın en güzel örneğini sergiler. Bu deneyim, ziyaretçilere, balık avlamanın ötesinde, bölgenin kültürel zenginliğini ve doğanın gücünü hissetme fırsatı sunar. Çıldır Gölü'nde geçirilen bir gün hem doğanın huzurunu hem de insan emeğinin ve sabrının ödülünü bir arada yaşatır.

Kısacası, Çıldır Gölü, kış aylarında sunduğu eşsiz doğa manzaraları ve zengin balıkçılık olanaklarıyla unutulmaz bir deneyim arayan herkes için mükemmel bir destinasyondur. Hem macera severler hem de doğa tutkunları için ideal olan bu göl, kışın büyüsünü en yoğun şekilde hissetmek isteyenleri bekliyor.

Atlı Cirit Oyunları

Atlı Cirit Oyunları, Türklerin Orta Asyadan Anadoluya taşıyarak 6. yüzyıldan beri yaptığı köklü bir ata sporudur. Kars, bu eski geleneği yaşatan ve koruyan şehirlerimizin başında gelir. Atlı Cirit burada sadece bir spor olarak değil, kültür mirası olarak da büyük bir önem taşır. Kars’ın sert iklimi ve geniş yaylaları, cirit oyunlarının oynanması için mükemmel şartlar sunar. Bu da bölge halkının bu spora olan bağlılığını daha da pekiştirir. 16. yüzyıl Orta Asya’sında bir savaş oyunu olarak doğan Atlı Cirit, Türkler tarafından Anadoluya taşınmış ve 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük bir popülarite kazanmıştır. Kars, bu dönemde cirit oyunlarının önemli merkezlerinden biri olmuştur. Osmanlı saraylarında ve halk arasında büyük ilgi gören bu oyun, cesaret, ustalık ve strateji gerektiren özellikleriyle izleyicileri kendine hayran bırakır. Tehlikeleri sebebiyle 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmış olmasına rağmen, yine de Kars halkının ilgisi sayesinde zamanla yeniden canlanmış ve popüler bir gösteri oyunu olma özelliğini korumuştur.

Karsta düzenlenen Atlı Cirit karşılaşmaları, iki takımın kıyasıya mücadelesine sahne olur. Her takım yedi asil ve iki yedek sporcudan oluşur. Yedek sporcular, atlarıyla birlikte sahada hazır bulunur ve her an oyuna dahil olabilecek şekilde bekler. Kars’ın geniş yaylalarında hızla hareket eden atlar ve ustaca fırlatılan ciritler, oyunun temposunu ve heyecanını doruğa çıkarır. Cirit oyununun en etkileyici yanlarından biri olan rakibi bağışlama (affetme) kuralı, Karsta da büyük bir saygıyla uygulanır ve bu kural, oyunun ne kadar onurlu ve erdemli bir geçmişe sahip olduğunu gösterir.

Kars, Atlı Cirit Oyunları’nın sadece oynandığı değil, aynı zamanda yaşatıldığı ve nesilden nesle aktarıldığı yerdir. Bu oyunlar, Kars halkının atalarına olan saygısını, doğaya olan bağlılığını ve savaşçı ruhunu yansıtır. Şehirde düzenlenen cirit karşılaşmaları, bu köklü mirası yaşatmanın yanı sıra, geleneklerimizi modern dünyada sürdürmenin önemini de vurgular.

Karsa yapacağınız bir ziyaret sırasında Atlı Cirit Oyunları’nı izlemek, bu bölgenin derin tarihini ve kültürel zenginliğini keşfetmek için eşsiz bir fırsattır. Bu etkileyici gösteri, size sadece bir spor karşılaşması değil, aynı zamanda Kars’ın ruhunu, tarihini ve geleneklerini hissetme imkânı sunar. Atlı Cirit, Kars’ın kültürel dokusunun vazgeçilmez bir parçasıdır ve bu köklü geleneği yerinde görmek, unutulmaz bir deneyim yaşamanızı sağlayacaktır.

Çıldır Gölü Atlı Kızak

Kış aylarında yüzeyi tamamen donan Çıldır Gölü, muhteşem görüntüsü ve nefes kesici manzarasıyla ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatırken, Kars yöresine özgü atlı kızaklarla da farklı bir deneyim sunmaktadır. Gölün kristal berraklığındaki buz tabakası, adeta doğal bir aynaya dönüşerek gökyüzünün ve çevredeki dağların ihtişamını yansıtır. Bu eşsiz doğa harikası, fotoğrafçılık tutkunları ve macera severler için adeta bir cennettir.

Deniz seviyesinden 1.950 metre yükseklikte bulunan Çıldır Gölü, kışın buzla kaplanan 124 kilometrekarelik geniş alanıyla, ziyaretçilere atlı kızaklarla unutulmaz bir yolculuk yapma fırsatı sunar. Bu büyüleyici gölde yapılan atlı kızak gezileri, kış mevsiminin vazgeçilmez aktivitelerinden biri haline gelmiştir. Atların buzun üzerinde çektiği kızaklarla yapılan bu keyifli gezintiler hem yerli hem de yabancı turistlerin en çok ilgi gösterdiği etkinliklerden biri olmuştur.

Çıldır Gölü'ne gelen ziyaretçiler, buz tutmuş gölün üzerinde atlı kızaklarla dolaşarak hem çevrenin doğal güzelliklerini keşfeder hem de Kars yöresine özgü bu geleneksel ulaşım aracıyla geçmişe doğru yolculuğa çıkar. Göl üzerinde süzülen kızaklar, misafirlere sadece bir gezi değil, aynı zamanda Kars’ın zengin kültürel mirasıyla iç içe olma fırsatı sunar. Atların kar üzerinde çıkardığı sesler ve kızağın hafif sallantısı, bu deneyimi daha da büyülü hale getirir.

Çıldır Gölü’nde atlı kızakla yapılan bu unutulmaz gezintiler, kışın soğuk yüzünü sıcak bir maceraya dönüştürürken, ziyaretçilerinde de kalıcı ve benzersiz anılar bırakır. Eğer Kars’ı ziyaret ederseniz, bu olağanüstü deneyimi yaşamadan dönmeyin. Çünkü Çıldır Gölü'nün donmuş yüzeyinde atlı kızakla yapacağınız yolculuk hem ruhunuza hem de zihninize derin bir huzur ve keyif verecektir.

Kars Peynir Müzesi

Peynir üretimiyle ünlü Kars, tarihî Süvari Tabyası'nda 2022 yılında kurulan Türkiye'nin ilk tematik peynir müzesiyle ziyaretçilerine şehrin zengin peynircilik geleneğini keşfetme fırsatı sunmaktadır. Kurulduğu günden bu yana büyük ilgi gören ve iki yılda 125 bin ziyaretçi ağırlayan Kars Peynir Müzesi, Kars’ın dünyaca ünlü peynirlerinin, özellikle gravyer, çeçil ve kaşarın hikayesini anlatmaktadır.

Kars, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes ortaklığında yürütülen “Gelecek Turizmde” projesi kapsamında 2020 yılında dünyanın 18'inci peynir rotası olarak belirlenmiştir. Bu özellik, Kars’ın peynircilik geleneğini uluslararası bir düzeye taşımış ve Kars Peynir Müzesi de bu mirası yaşatmak ve tanıtmak için önemli bir merkez haline gelmiştir.

Tarihî tabyada yer alan Kars Peynir Müzesi, peynir yapım sürecini adım adım keşfetmek isteyenler için pek çok bölüm sunmaktadır. Müzede büyükbaş hayvanların tükettiği endemik bitkiler, yaylalardaki yaşam, ahır bölümü, süt dolu güğümler ve peynirin yapım sürecine dair detaylar ziyaretçilere sunulmaktadır. Ayrıca Kars’ın zengin florasında bulunan ve peynirlerine benzersiz tatlar katan endemik çiçekler de tanıtılmaktadır.

Müze, 1.100 metrekarelik alan ile geniş bir gezi imkânı sunmaktadır. Gravyer yapımı, peynir salonu, video odası, temsilî Kars Garı, Kars bitki örtüsü, Ankara Gazi Garı, Kars Evleri, şef ve atölye bölümleri gibi çeşitli alanlar, ziyaretçilere peynir yapım sürecini en ince ayrıntısına kadar tanıma imkânı vermektedir. Bu bölümlerde, yaylalarda elde edilen sütün peynire dönüşüm serüvenini keşfederken, Kars’ın kendine özgü kültürel dokusunu da yakından hissedeceksiniz.

Koşapınar Açık Hava Müzesi: Tarihin İzlerini Doğayla Buluşturan Bir Ziyaret Noktası

Kars’ın Selim ilçesinde yer alan Koşapınar Açık Hava Müzesi, ziyaretçilerine tarihle iç içe bir doğa deneyimi sunuyor. Bölgenin zengin tarihini ve kültürel mirasını gözler önüne seren bu eşsiz müze, Kars’ın binlerce yıllık geçmişine ışık tutan önemli bir merkezdir.

Koşapınar Açık Hava Müzesi, tarih ve doğanın mükemmel uyumunu ifade etmektedir. Bölgenin geçmişine dair izler taşıyan tarihî yapı ve kalıntılar, doğal ortamları içerisinde sergilenir. Taş işçiliğinin en güzel örneklerini görebileceğiniz bu müze, Kars’ın kadim medeniyetlerine dair derin izler taşır.

Ziyaretçiler müze alanında dolaşırken, her adımda tarihin derinliklerine yolculuk yapar. Eski yerleşim alanlarının kalıntıları, mezar taşları ve taş işçiliğinin çarpıcı örnekleri, Koşapınar’ın zengin kültürel mirasını günümüze taşır. Ayrıca doğal peyzajın içerisinde sergilenen bu tarihî eserler, bölgenin doğal güzellikleriyle birleşerek ziyaretçilere benzersiz bir atmosfer sunar.

Koşapınar Açık Hava Müzesi, sadece tarihî değil, aynı zamanda Kars’ın doğal zenginliklerini de keşfetmek için ideal bir noktadır. Müze alanında yapılan gezintiler, ziyaretçilere doğayla baş başa kalarak tarihin izlerini sürme fırsatı sunar. Kars’ın kendine özgü doğal dokusunu hissetmek ve tarihî kalıntılar arasında dolaşmak isteyenler için bu müze, unutulmaz bir deneyim vaat eder.

Eğer Karsa yolunuz düşerse, Koşapınar Açık Hava Müzesi’ni ziyaret ederek, bu kadim toprakların tarihî ve doğal güzellikleriyle iç içe olma fırsatını kaçırmayın. Koşapınar, tarihin derinliklerini keşfetmek ve Kars’ın eşsiz kültürel mirasını yakından tanımak isteyen ziyaretçilerini bekliyor.

Sanat

Halı dokumacılığı

Kars’ta hayvancılığın önemli bir yer tutması halıcılığın da gelişmesine katkı sağlamıştır. Burada halı, kilim ve keçe dokumacılığı yapılır. Büyük çoğunluğu Kirman ipi ile yapılan halılarda motif olarak geometrik ve bitkili desenler kullanılır. Halıların bordürleri yani kenar işlemeleri yöredeki çok kültürlülüklerden etkilenerek değişik motiflere sahiptir.

Edebiyat

Kars, bugün dünyada birçok okurun, Nobel edebiyat ödüllü Yazar Orhan Pamuk’un ‘Kar’ adlı romanıyla tanıdıkları ve belki de ismini ilk kez duydukları bir şehirdir.

Sinema ve tiyatro

Kars’ta sadece Şehir Sineması adıyla hizmet veren tek bir sinema mevcuttur. Burada haftada bir veya iki film gösterime girmektedir. Günde dört matine ile hizmet veren bu 300 kişilik salon aynı zamanda Kars´ta henüz yeni olan ama çok sevilen Avrupa Filmleri Festivali-Gezici Festival ve Uluslararası Altın Kaz Film Festivali’ne ev sahipliği yapmaktadır. Bu festivallere ünlü sinema sanatçıları da gelmektedirler. Tiyatro gösterileri ise Kars Şehir Tiyatrosu ve Kars Sanat Merkezi’nde yapılmaktadı

Heykeller

Kars, Türkiye’de en çok heykele sahip şehirdir. Kentte özellikle 90’lı yılların sonlarından bu yana heykel yapımına büyük önem verilmektedir. Şehirdeki işlek caddelerde ve yol kenarlarında, tüm meydan ve parklarda heykeller bulunmaktadır.

Düğün Gelenekleri

Düğün gelenekleri her yörede olduğu gibi Kars'ta da zamanla değişmekle birlikte, geçmişten günümüze hala bazı köylerde ve ailelerde süregelen gelenekler bulunmaktadır. Evlenme çağı kesin bir rakamla ifade edilmez. Ancak erkeklerde 18-25, kızlarda 15-22 olduğu söylenebilir. Kızlarda evlenme isteğini bildirme gibi bir sorun yoktur. Çünkü evlenme teklifini erkekler yaparlar. Evlenme isteğinde bulunan erkek, annesine,kız kardeşine ya da tanıdık veya akraba olan bir kadına isteğini açar. Bu aracılarla evin büyüğüne isteğini açar. Evin büyüğüne bu haber gittikten sonra, erkeğin ev içindeki çekingen, küskün tavrı devam eder. Kabul edilip edilmediği de aynı aracılardan öğrenilir.

KIZ GÖRME KIZ BEĞENME :
Bunun için en müsait zamanı düğünler hazırlar. Eğer erkeğin istediği kız kendi köyünden ise böyle bir şeye lüzum yoktur. Başka köylerden ise kız ve oğlan çeşitli aracılar vasıtasıyla düğünlerde uzaktan uzağa tanışırlar birde evlenmeden önce kız görmeye gitmek vardır ki, erkek yanında birkaç kişi olduğu halde kız evine gider. Burada amaç kızı görmektir. Kız eğer kabul ediyorsa erkeğe çeşitli vesilelerle gönünür.

ELÇİ GİTME – SÖZ KESME :

Elçi, Anadolu’daki dünür karşılığıdır. Elçilik bir sanattır. Her kişinin elçilik yapamayacağı kanaatinin yaygın olduğu Kars’ta, bu iş için seçilenler Köyün büyükleri sayılmış kişilerdir. Elçi ne kadar çok tanınmış olursa, etki ve sonuç o kadar iyi olur. Yalnız ne olursa olusun elçiler arasında erkeğin yakın akrabaları ve babası bulunur. Kız tarafının ister olumlu ister olumsuz olsun gelen elçileri adet icabı iyi karşılaması gerekir.



Önce havadan sudun konuşmalar yapıldıktan sonra elçilerden biri (normal olarak en yaşlı ve sayılır olanı) “Allahın Emri, Peygamberin kavli ile kızınız ......................yı oğlumuz .....................’a istiyoruz” der. Çoğunlukla düşünmek için kız tarafı izin ister. Eğer niyetleri kesin olarak olumsuz ise, o zaman kocalık kızımız yok, sizin yitiğiniz bizde değil, başka yerde arayın gibi klasik sözlerle karşılık verilir. Eğer kız tarafının niyetleri olumlu ise, şirinlik içme(tatlı) yemek günü kararlaştırılır. Karalaştırılan günde oğlan tarafı şeker, kolonya ve meyve getirerek oradakilere ikram eder. Çoğu zaman pey (beh) de bugün yapılır. Bu halde kız tarafına armağanlar ve bir yüzük getirilir.



Yalnız, asıl elçiler gitmeden kadınlar kendi aralarında gidip gelerek karşı tarafın niyetini öğrenirler. Ayrıca elçilerin kız tarafından beğenilen kimseler olmasında da bu arada dikkat edilir. (Beh) düğün öncesinin en önemli olaylarındandır. Kız ve oğlan tarafları kız evinde toplanırlar. Meyve, kolonya, kalağa (Başörtüsü) götürülür. Oğlan tarafı ayrıca baş örtüsünün bir köşesine bir miktar para bağlar. Bu para başlığın bir kısmıdır.

Kadın ve erkekler ayrı ayrı odalarda toplanırlar. Erkeğin babası, büyük kardeşi veya yakın akrabalarından biri yüzük takmak üzere kızın bulunduğu yere gider. (bazen de kız erkeklerin bulunduğu yere getirilir). Kızın parmağına hayır dualarla yüzüğü taktıktan sonra boy görmesi verilir.

Boy görmesi, maddi duruma göre verilen bir miktar paradır. Ayrıca kızı getirene de bir miktar para bahşiş verilir. Eğer evlenecek kız bütün misafirin huzuruna çıkıyorsa yine aynı merasim yapılır. Boy görmesini de yine bir kişi verir.

Behde yapılan diğer önemli iş ise başlık konusunun tamamen halledilmesi ve düğün bilhassa iki dini bayram arasında gelmemesine dikkat edilir. İki bayram arası her nedense uğursuz sayılmaktadır. Muharrem ayı da düğünün olmayacağı bir aydır. (Kerbelâ vak” asında ötürü).

Ayrıca kıza alınacak eşyaların bir kısmı da bu sırada tespit edilir. Kesim kesmeğe bazı yerlerde kalın pazarlığı denir.

Beh ile kararlaştırılan nişan tarihinde, oğlan evi behdekinden daha büyük bir kalabalıkla kız evine gider. Kız tarafı da kendi tanıdık ve akrabalarını nişana çağırır. Nişana çağırılanlar çoğunlukla kadınlardır. Nişanda masraf daha çoktur. Oğlan tarafı birkaç kat elbise buna göre ayakkabı bir o kadar çamaşır birkaç tane baş örtüsü, küpe, altın bilezik vs. götürür. Ayrıca kız tarafına pirinç, çay, şeker ve bir yada birkaç koyun oğlan tarafından götürülür.

Nişanda davet edilenler de hediye götürürler veya para verirler. Eğer kız ve oğlan aynı köyden ise, öğleden önce gidilir. Öğle yemeği yenir ve merasim başlar. Yemekten hemen sonra oğlanın annesi nişan için gelen eşyaları misafirlere gösterir. Beh’de olduğu gibi şeker ve meyve dağıtılır.

Bundan sonra akrabalardan bir kadın, kızı konukların yanına getirir. Gelin olacak kızın utanmaması için ilk önce bu akraba kadın konuklara hoş geldin der. Eğer genç ise el öper. Sonrada kız bütün konukların ellerini öper. Oğlan tarafından gelenler bu el öpme sırasında getirdikleri hediyeyi kıza verirler. Kızın yerine, yanında dolaşan kadın hediyeleri toplar. Artık bundan sonra nişan merasimi sona ermiştir.
Eğer evlenecek olanlar ayrı ayrı köylerden ise, bir gece kalınır ve ertesi gün öğlen yemeğinden sonra aynı şekilde merasim yapılır. Sıra hona gelmiştir. Hon nişan karşılığıdır. Yani kız nişanlandıktan sonra kız tarafı oğlana nişan götürür ki buna hon denir. Honda kız tarafı kıza hediye getirenlerin her birine bir çift çorap, bir mendil ayrıca kete veya çörekle beraber oğlana da maddi şartlara göre elbiselik, çamaşır, çorap, mendil ve benzerini götürür. Birde nişan yüzüğü vardır.

KIZ YANI (BAYRAMÇALIK) :


Bayramçalık, dini bayramlarda erkek tarafından kız evine götürülen gelinlik , kıza ait hediyelerdir. Hediyenin cinsi ve miktarı erkeğin maddi durumuna göre değişir.
Bu vesile ile gelin bir kez daha görülmüş olur. Bir de uzun zaman tatlı bir hatıra olarak kalan (kız yanı) olayı vardır. Erkek nişanlısını görmek için bir gece seçer. Bu arada kız tarafından olan erkeklerin duymamasına dikkat edilir. Ayrıca kız yanına gidecek olan erkek yanına, kız evininde iyi tanıdığı bir arkadaşını alır.
Bu yabancı aracılığı ile güveyi adayı nişanlısını görür,ki bu olaya kız yanı denir. Birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilen nişanlılık süresince bu “Kız yanı olayı” birkaç defa eder. Aslında nişanlısı olan kendisini evli sanmaktadır.

DÜĞÜN :
Önce kız ve oğlan tarafları tekrar toplanırlar. Düğün eşyası maddi duruma göre değişse de normal olarak elbiselikler, çamaşırlar, ayakkabılar, gümüş kemer, altın (ayrıca beşibirlik) çeyiz sandığı, dikiş makinesi, halı, yatak yüzü v.s olur. Bu eşyalar kız ve erkek tarafından birer kişiyle pazara inilerek beraber alınır. Ayrıca pazara gidenlere de düğün eşyası içinde hediye almak adettir. Bir de , düğün birkaç gün kala kız evine gönderilir. Yiyecek maddeleri birkaç sığır veya koyun, yağ,pirinç,kuru üzüm çay şeker vs.dir.

Nihayet oğlan ve kız evleri düğün için misafirlerini çağırırlar bu misafirlere “Atlı” denir. Atla gelip gelmemeleri söz konusu değildir. Her iki ev kendi misafirlerine bir çay ikram ederler. Buna atlı çayı denir. Bu çayda düğünün tarihi de belirlenmiş olur. Bazı yerlerde “Atlı”tabiri sadece oğlan tarafından kız tarafına gidenler için söylenilir. Başka köylerden gelen atlılar düğün olan köydeki evler tarafından misafir edilir. Atlı çayından sonra herkes kendi misafirini götürür. Bundan sonra evine götürdüğü atlının her şeyinden ev sahibi sorumludur. Bu durum her iki tarafta, yani hem oğlan, hem kız evinde aynıdır. Bu sırada kız ve oğlan evlerinde köyün gençleri doğal olarak kız evinde kızlar, oğlan evinde de erkekler toplanırlar. Gelin atlanıncaya kadar eğlenilir ve her gün toplanılır. Bu gençleri toplu halde köyün hemen bütün evleri misafirliğe davet ederler. Böylece evden eve dolaşıp dururlar. O kadar ki bir günde beş altı defa dolaşırlar . Bu olaya da bey gezmesi denir.




Gelin ve damadın bir sağdıcı bir solducu olur. Sağdıç ve solduçlar gelin ve damadın yakın arkadaşıdırlar hiçbir zaman gelin ve damadın yanından ayrılmazlar. Kars’ın bazı bölgeleri vardır ki gelin ve damat düğün önceki sağdıçların evinde kalırlar. Böyle yerlere örnek olarak Kars’ın Büyükboğatepe köyü verilebilir. Düğünden bir gün önce “KIZ ŞAHI” kalkar.

Şah oldukça ilginçtir. Ağaçtan yapılan, beşlik ağaç, ya da ağaç çıta arasına bunları dik tutmak için çakılan birkaç çıtadan ibarettir. Bunun etrafı meyvelerle bezenir. Meyveler ipe dizilmiş ve daha sonra Şah, a yerleştirilir. Şah’ın hazırlanması ve bütün masrafı sağdıca aittir. Yukarıda belirtildiği gibi düğünden bir gün önce ve akşam ezanından sonra kız şahı kalkar. Sağdıcın evinin önünden kalkan şahın önünde çubukçu bulunur. Bunun görevi şahdan meyve kaçırılmasına engel olmaktır. Çünkü bu şahdan meyve vs. kaçırıp sağdıca getiren , sağdıçtan bahşiş olarak para alır. Ayrıca yine şahın önünde, dirgen ucuna geçirilmiş bir tezek yanar halde gider. Güvey ortada, sağdıç sağında solduç ise solunda yürür. Elleri mendille bağlanmış ve mumu konmuş haldedir. Devamlı olarak silahla ateş edilir. (Dostun dostluğuna, düşmanın korluğuna hele bir Allah) koro halinde “Allah birde deyin üç olsun, düşmanın ömrü puç olsun, here bir Allah” diye bağırırlar. Yine bu arada devamlı olarak havaya ateş edilir. Bu arada şahın önünü kesenler de vardır. Bunlara ya kendileriyle görüşerek biri çıkarılır veya bahşişlerini isterler. Böyle hallerde çubukçu müdahale edemez. Böylelikle şah kızın evine kadar gelmiştir. Tam kapıda davul zurna çalar ve oyunlar oynanır. Şah içeriye girdikten sonra köyün genç kızları ve gelinleri, sağdıcı ve solducu içeri alırlar.