Şifrenizi mi Unuttunuz?
Hesabınıza yeniden girebilmeniz için e-mail adresinize yeni şifrenizi göndereceğiz.
HIZLI MENÜ
Kars Hikayeleri

Gizemli tarihi, merak uyandıran sokakları ve yıllara meydan okuyan tarihi kalıntılarının arasında gizlenmiş efsane ve hikâyeleri ile Kars sizlere davetkâr bir karşılama sunmakta...

Ani Kuyusu'nda Kışlayan Bulut Ejderhası Efsanesi

Ani yöresinde tahıl saklama kuyuları vardır. Bulut ejderhalarının komik yerleri olan bu kuyulardan birine, bir adam düşer. Cezasını çekmek için yeryüzüne gönderilmiş bir ejderhayla karşılaşır. Ejderhanın gözleri alev alev yanmaktadır. Adam bir köşeye sığınır. Ejderha onu görür ona bir şey yapmaz. Öğlen olunca ejderhaya gökten ak bir yumak biçiminde yiyecek iner ve ejderha bunun bir parçasını adama verir, gerisini yutar.

Bu böyle sürüp gider. İyi beslenen adamın saçı sakalı uzamış, vücudu kıllanmıştır. Aradan kırk gün geçer, artık sabrı kalmayan adam ne olacaksa olsun deyip haykırmaya başlar. Ejderha başını sallar, biraz daha sabretmesini işaret eder. Bir süre sonra gökten bir zincir sallanır. Ejderhanın cezası bitmiş, göğe dönme zamanı gelmiştir. Adama kuyruğuna tutunmasını işaret eder ve adam denileni yapar, kuyudan çıkınca kuyruğu bırakır ve kurtulur.

Evine dönüp olanları anlattığında, bir ermiş gibi karşılanır. Ejderhaların Ani'deki yumuşak kayalara oyulmuş kuyularda kışladıkları inancı yörede yaygındır.

Ani'nin Yıkılışına İlişkin Efsane

Bir zamanlar Ani şehri, parlak günlerini geride bırakmış ve karanlık bir döneme adım atmıştı. Nuşirevan’dan sonra önce Müslümanların, ardından da zalimliğiyle nam salmış Kıllı Ohan adında bir Ermeni kralının egemenliği altına girmişti. Kıllı Ohan’ın yönetimi, Ani’nin kaderini değiştirip şehirde huzuru ve umudu yok etmişti. Kralın yasaları zalimceydi; en korkuncu ise yeni evlenen her gelinin, önce bir gece kralla birlikte olması gerektiğiydi. Bu utanç verici yasa, halkı derin bir umutsuzluğa sürüklemişti. Müslümanlar, bu acıya katlanamıyor, ne kızlarını gelin veriyor ne de oğullarını evlendiriyordu. Ancak bir gün, Ani’nin ileri gelenlerinden Odabaşıoğlu bu düzene meydan okumaya karar verdi.

Odabaşıoğlu, ölümünden önce oğlunu evlendirmek istiyordu. Tüm risklere rağmen düğün hazırlıklarını tamamladı ve oğlunu güzel bir kızla evlendirdi. Gelin odası özenle hazırlanmış, ocakta ateş yanıyor, rafa mayalı hamur konmuş, yeni doğmuş bir kuzu ve annesi odaya yerleştirilmişti. Ancak Kıllı Ohan, düğünü haber almış ve gelini beklemeye başlamıştı. Gece ilerlediği halde gelin gelmeyince öfkeden deliye döndü. Adamlarını göndererek Odabaşıoğlu’nu huzuruna getirmelerini emretti.

Odabaşıoğlu, oğlunun hayatı için tüm servetini feda etmeye hazırdı ama Kıllı Ohan buna yanaşmadı. Direnişi karşısında Kral, Odabaşıoğlu’nun meydanda asılmasını emretti. İdam sehpasının yanında son bir kez toprağa vurup haykıran Odabaşıoğlu, “Ey Ani, bu zulümle yaşayacağına bat, yıkıl!” dedi. Sözlerini tamamladığı anda yer sarsıldı, şehir yerle bir oldu.


Yıllar sonra, IV. Murat döneminde, başkaplan Murat Reis, Sultan’ın sofrasına konuk olmuş ve seferlerinden hikayeler anlatıyordu. Serendip Denizi’nde karşılaştığı bir ejderhanın hikayesi Sultan’ın dikkatini çekmişti. Ejderha, her gün ormandaki filleri yutuyordu. IV. Murat buna inanmayarak öfkelendi, ama Murat Reis hikayesine o kadar emindi ki, Sultan’dan Serendip’e gidip gördüklerini kendi gözleriyle şahit olmasını istedi. Sultan, şehzadeler ve sır katibiyle birlikte yola çıkmaya karar verdi.

Uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra Serendip’e vardılar. Murat Reis’in anlattıkları doğruydu; ejderha her gün ormandan filler avlıyordu. Bunu seyir defterine kaydedip mühürlediler. Dönüş zamanı geldiğinde geminin çapası bir türlü kalkmıyordu. Meraklanan Murat Reis, suya dalıp ne olduğunu anlamaya karar verdi. Dipte, kuru bir düzlük gördü. Üzerinde küçük bir ev duruyordu. Çapa, evin pencere demirine takılmıştı. İçeriye girdiğinde, onu bir genç karşıladı.

Oda tanıdıktı: Ocakta ateş yanıyor, rafta mayalı hamur duruyor, yeni doğmuş bir kuzu ve annesi su ve otla besleniyordu. Murat Reis şaşkınlıkla gence kim olduğunu sordu. Genç, kendisinin Odabaşıoğlu’nun oğlu olduğunu söyledi. Ani’nin yıkılışı sırasında kendisini ve karısını bu evde bulduğunu anlattı. Ancak hâlâ Kıllı Ohan’ın korkusuyla yaşıyordu. Murat Reis ona, Kıllı Ohan’ın çoktan öldüğünü ve bu korkunun artık yersiz olduğunu söyledi.

Genç adamın eşi, gemidekilere kırk, Sultan’a yedi ekmek pişirip verdi. Murat Reis, ekmekleri alıp gemiye döndü ve başlarından geçenleri anlattı. İstanbul’a döndüklerinde IV. Murat, hikayeyi dinledi ve ekmekleri gördü. Ekmekler, aylar geçmiş olmasına rağmen hâlâ taze ve sıcaktı. Bu olay, hem Sultan’ın hem de halkın belleğinde efsanevi bir hikaye olarak yerini aldı.

Aygır Gölü Hikâyesi

Aygır Gölü’nün isminin kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte, eski zamanlardan kalma bir efsaneye göre, gölden at kişnemesi seslerinin geldiği ve bir aygırın sudan çıkışının görüldüğü rivayet edilmektedir. Bu büyüleyici hikâye, göle mistik bir atmosfer katmakta ve ziyaretçilere farklı bir deneyim sunmaktadır.